Ehlibeyt (as.) Yarenlerinin Buluşma Noktası

Css-Sablon Kur’an-ı Kerim Online Dersler

Site Duyuruları

2. Duyuru

Kur’an- Kerim(Arapça) Online Oku

Site Duyuruları

3. Duyuru

Kur’an-ı Kerim Meali (Abdulbaki Gölpınarlı )...

Site Duyuruları

EHLİBEYT YARENLERİ

14 MASUM (AS.) YARENLERİ

ehlibeytyareni

37-Saffat Suresi

Kuran - Saffat Suresi

Anlamı: Saf Tutanlar, İniş sırası: 56, Toplam ayet: 182
 
 
1
Andolsun saf saf dizilenlere.
2
Halkı kötülükten menedenlere.
3
Kur’ân okuyanlara.
4
Şüphe yok ki mâbûdunuz birdir.
5
Rabbidir göklerin ve yeryüzünün ve ikisinin arasındakilerin ve Rabbidir doğuların.
6
Şüphe yok ki biz, yakın göğü ziynetlerle bezedik.
7
Ve onu, her inatçı ve âsi Şeytandan koruduk.
8
En yüce melekler topluluğunun sözlerini duyamazlar ve her yandan sürülüp kovulurlar.
9
Hor hakir bir halde ve onlar içindir ardı arası kesilmeyen azap.
10
Ancak hırsızlama bir söz duyan olursa hemen onun ardından da aydınlatıcı ve delip geçen bir ateştir atılır, onu yakar.
11
Şimdi sor bir onlara, yaratılış bakımından onlar mı daha güçlü kuvvetli, yoksa bizim diğer yarattıklarımız mı? Şüphe yok ki biz, onları cıvık bir balçıktan yarattık.
12
Belki de şaştın sen ve alay eder onlar da.
13
Ve öğüt verilince Kur’ân’la öğüt almazlar.
14
Ve bir delil gördüler mi alay etmeye kalkarlar.
15
Ve derler ki: Bu, ancak apaçık bir büyüden başka bir şey değil.
16
Ölüp toprak ve kemik olduktan sonra mı diriltileceğiz biz.
17
Önceki atalarımız da mı diriltilecekler?
18
De ki: Evet ve siz hor hakir bir halde dirileceksiniz.
19
Gerçekten de ancak bir tek bağrıştan ibârettir de birdenbire görüverirler ki dirilmişler.
20
Ve yazıklar olsun bize derler, işte bugün, ceza günü.
21
İşte bugün, sizin yalanlayıp durduğunuz ayırt ediş günü.
22
Toplayın bir araya zulmedenleri, onlara eş olanları ve kulluk ettikleri şeyleri.
23
Allah’ı bırakıp da, hepsine de o koca cehennemin yolunu gösterin.
24
Ve durdurun onları, şüphe yok ki sorulacak onlardan.
25
Ne oldu size de yardım etmiyorsunuz birbirinize?
26
Hayır, bugün onlar, tamâmıyla teslîm olmuşlardır.
27
Ve bir kısmı, bir kısmına yönelir de, birbirlerini sorumlu sayarlar.
28
Gerçekten de derler, siz sağımızdan çıkagelir, iyilik ediyor görünürdünüz bize.
29
Hayır derler öbürleri, siz inanmamıştınız.
30
Ve size karşı bir gücümüz, kuvvetimiz yoktu bizim, hayır, siz azgın kişilerdiniz.
31
O yüzden de Rabbimizin, bize söylediği söz, gerçekleşti, şüphe yok ki azâbı tadacağız elbet.
32
Gerçekten sizi azdırdık biz, şüphe yok ki biz de azmıştık.
33
Hiç şüphe yok ki bugün onlar, azapta ortaktırlar.
34
Şüphe yok ki biz, suçlulara böyle yaparız işte.
35
Şüphe yok ki onlara Allah’tan başka yoktur tapacak dendi mi ululanmaya kalkışırlardı.
36
Ve biz derlerdi, deli bir şâir için mâbutlarımızı bırakalım mı?
37
Hayır, o, gerçeği getirmiştir ve peygamberlerin gerçek olduğunu bildirmiştir.
38
Hiç şüphe yok ki o elemli azâbı tadacaksınız elbet.
39
Ve ancak yaptığınız neyse onun karşılığı olarak cezâlanacaksınız.
40
Ancak ihlâsa eren Allah kulları müstesnâ.
41
Öyle kişilerdir onlar ki onlaradır mâlum rızık.
42
Yemişler ve onlar, büyük derecelere nâil olanlardır.
43
Ebedî Naîm cennetlerinde.
44
Karşılıklı tahtlara otururlar.
45
Kaynakları meydanda, akıp duran şarap ırmaklarından taslar sunulur onlara.
46
Bembeyazdır o şarap, lezzetlidir içenlere.
47
Orada ne bir sersemlik var, ne de sarhoş olurlar.
48
Ve yanlarında, gözlerini kendi eşlerinden ayırmayan iri gözlü hûriler var.
49
Sanki kuş tüyleriyle örtülmüş yumurtalar.
50
Bir kısmı, bir kısmına döner de birbirlerine sorarlar.
51
Birisi söze gelir de der ki: Bir arkadaşım vardı.
52
Sen de mi derdi, gerçek sayanlardansın.
53
Ölüp bir yığın toprak ve kemik olduktan sonra mı sorguya çekileceğiz, cezâlanacağız?
54
Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba?
55
Derken kendisi bakıp görür ki o, cehennemin ta ortasında.
56
Allah’a andolsun ki der, az kalmıştı, beni de helâk edecektin.
57
Ve Rabbimin nîmeti olmasaydı ben de orada bulunanlardan olurdum.
58
Biz artık ölmeyecek değil miyiz?
59
İlk ölümümüzden sonra ve biz, azâba da uğramayacağız değil mi?
60
Şüphe yok ki bu, elbette büyük bir kurtuluş, büyük bir kutluluk.
61
Artık çalışanlar da böylesine çalışsınlar.
62
Böyle bir nîmete ve ziyâfete ermek mi hayırlı, yoksa zakkum ağacından yemek mi?
63
Şüphe yok ki biz onu, zulmedenleri sınamak için yarattık,
64
Şüphe yok ki o, cehennemin ta dibinden çıkar.
65
Tomurcukları Şeytanların başlarına benzer.
66
Derken onlar, onu yerler de karınları şişer.
67
Sonra da içimi bu zakkum gibi acı kaynar sular içerler.
68
Sonra da gene cehennemdir dönüp varacakları yer.
69
Şüphe yok ki onlar, atalarını, sapıtmış bir halde bulmuşlardı da.
70
Onlar da, koşa koşa onların izlerini izlemişlerdi.
71
Ve andolsun ki onlardan önce gelip geçenlerin de çoğu sapıtmıştı.
72
Ve andolsun ki biz, onların içinden, korkutucular göndermiştik onlara.
73
Bak da gör, korkutulanların sonucu ne oldu.
74
Ancak ihlâsa eren Allah kulları müstesnâ.
75
Ve andolsun ki Nûh, bize nidâ etmişti, biz de ne güzel icâbet etmiştik.
76
Ve onu ve âilesini, pek büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.
77
Ve soyunu, yeryüzünde kalan bir soy haline getirdik.
78
Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir ad, san verdik.
79
Esenlik Nûh’a âlemler içinde.
80
Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.
81
Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı.
82
Sonra da öbürlerini sulara boğduk.
83
Ve şüphe yok ki İbrâhim de onun taraftarlarındandı elbet.
84
Hani Rabbine tertemiz bir yürekle gelmişti o.
85
Hani atasına ve kavmine siz demişti, nelere kulluk ediyorsunuz?
86
Allah’ı bırakıp da tamâmıyla uydurma mâbutlara mı tapmak istiyorsunuz?
87
Âlemlerin Rabbine karşı zannınız ne?
88
Derken yıldızlara bir bakmıştı da,
89
Ben, demişti, gerçekten de hastayım.
90
Derken, arkalarını çevirip gitmişlerdi onlar.
91
Derken o da onların mâbutları olan putlara gidip demişti ki: Neye yemek yemiyorsunuz?
92
Ne oldu size, niçin konuşmuyorsunuz?
93
Derken sağ eliyle vurup kırmıştı onları.
94
Derken koşa koşa yanına gelmişlerdi.
95
O demişti ki: Elinizde yontup yaptığınız şeylere mi kulluk ediyorsunuz?
96
Halbuki sizi de Allah yaratmıştır, o yontup yaptığınız şeyleri de.
97
Onun için bir yapı yapın da demişlerdi, atın onu ateşe.
98
Ona bir düzen yapmak istemişlerdi de biz onları alçaltmıştık.
99
Ve ben demişti, Rabbimin tapısına gidiyorum, o, doğru yolu gösterir bana.
100
Rabbim, bana temiz kişilerden olmak şartıyla bir oğul ihsân et.
101
Derken biz de ona tedbîrle hareket eden ve aceleci olmayan bir oğul vereceğimizi müjdelemiştik.
102
İbrâhim’le berâber koşup gezecek çağa gelince İbrâhim, oğulcağızım demişti, ben, rüyamda, seni kesiyorum gördüm, bir bak, düşün, sen ne dersin buna? O da babacığım demişti, ne emredildiyse sana, onu yap, Allah dilerse beni sabredenlerden bulursun.
103
İkisi de teslîm olunca onun alnını yere koymuştu.
104
Ve biz, ona ey İbrâhim diye nidâ etmiştik.
105
Rüyanı gerçekleştirdik. Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.
106
Şüphe yok ki bu, elbette apaçık bir sınamaydı.
107
Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsân ettik.
108
Ve sonradan gelenler arasında da ona iyi bir ad, san verdik.
109
Esenlik İbrâhim’e.
110
Biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.
111
Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı.
112
Ve ona, temiz kişilerden ve peygamber olacak İshak’ı müjdelemiştik.
113
Onu da kutladık, İshak’ı da ve ikisinin de soyundan iyilik eden de var, apaçık nefsine zulmeden de.
114
Ve andolsun ki biz, Mûsâ’ya ve Hârûn’a nîmetler verdik.
115
İkisini ve kavimlerini, büyük bir sıkıntıdan kurtardık.
116
Ve yardım ettik onlara da üst geldiler.
117
Ve ikisine de her şeyi apaçık gösteren kitabı verdik.
118
Ve ikisini de dosdoğru yola sevkettik.
119
Ve ikisine de, sonradan gelenler arasında iyi bir ad, san verdik.
120
Esenlik Mûsâ’ya ve Hârûn’a.
121
Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri;
122
Şüphe yok ki ikisi de inanan kullarımızdandı.
123
Ve şüphe yok ki İlyas, elbette peygamberlerdendi.
124
Hani kavmine demişti ki: Çekinmez misiniz siz?
125
Ba’l’i mi çağırırsınız da yaratıcıların en güzelini bırakırsınız.
126
O Allah’tır ki Rabbinizdir sizin ve Rabbidir gelip geçmiş atalarınızın.
127
Derken yalanladılar onu; şüphe yok ki tapımıza getirilecektir onlar.
128
Ancak ihlâsa eren Allah kulları müstesnâ.
129
Ve sonradan gelenler arasında ona iyi bir ad, san verdik.
130
Esenlik İlyas’a ve ona uyanlara.
131
Şüphe yok ki biz, böyle mükâfatlandırırız iyilik edenleri.
132
Şüphe yok ki o, inanan kullarımızdandı.
133
Ve şüphe yok ki Lût da elbette peygamberlerdendi.
134
Hani onu ve bütün âilesini kurtarmıştık.
135
Ancak bir kocakarı, kalanlar arasındaydı.
136
Sonra öbürlerinin kökünü kazıdık.
137
Ve şüphe yok ki siz de onların yurtlarına uğramadasınız sabahları.
138
Ve akşamları; hâlâ mı akıl etmezsiniz?
139
Ve şüphe yok ki Yunus da peygamberlerdendi elbet.
140
Hani, yolcularla dolu bir gemiye kaçmıştı da.
141
Derken kura çekmişlerdi de kur’a ona düşmüştü.
142
Kınanmış bir haldeydi ki onu balık yutuvermişti.
143
Eğer Rabbini tenzîh edenlerden olmasaydı.
144
Halkın tekrar dirileceği güne dek balığın karnında kalırdı.
145
Derken onu ıssız bir yere çıkardık ve o, hastaydı da.
146
Ve ona gölge versin diye bir kabak fidanı bitirdik.
147
Ve onu yüz bin kişiye, yahut daha da artmakta olan bir topluluğa peygamber olarak gönderdik.
148
Derken inandılar da onları muayyen bir zamana dek yaşattık, geçindirdik.
149
Artık sor onlara, kızlar Rabbinin de, oğullar onların mı?
150
Yoksa melekleri kız halkettik de tanık mıydı onlar?
151
Haberin olsun ki şüphe yok, onlar, bu sözü uydurup söylemedeler.
152
Allah doğurdu demedeler ve şüphe yok ki onlar, yalancıdır elbet.
153
Oğulları bırakmış da kızları mı seçmiş?
154
Ne oluyor size, nasıl da hükmediyorsunuz?
155
Öğüt almaz mısınız hâlâ?
156
Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?
157
Doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı.
158
Ve onunla cinler arasında bir akrabalık uydurmadalar ve andolsun ki cinler de onun tapısına götürüleceklerini, orada hazır bulunacaklarını bilmişlerdir.
159
Yücedir, münezzehtir vasfettiklerinden.
160
Ancak ihlâsa eren Allah kulları müstesnâ.
161
Gerçekten de ne siz, ne de kulluk ettikleriniz.
162
Onları bir sınamaya uğratamazsınız.
163
Ancak cehenneme girecek kişiyi azdırabilirsiniz.
164
Ve melekler derler ki: Bizden hiçbir fert yoktur ki onun malûm ve muayyen bir makamı olmasın.
165
Ve şüphe yok ki biz, saf saf dizilmişiz elbet.
166
Ve şüphe yok ki biz, mabûdumuzu tenzîh ederiz elbet.
167
Ve kâfirler, gerçekten de diyorlardı.
168
Katımızda evvelkilere âit bir kitap olsaydı.
169
Elbette biz de ihlâsa eren Allah kulları olurduk.
170
Derken kitap geldi de inanmadılar ona, yakında ne olacaklarını bilecekler.
171
Ve andolsun ki gönderilen kullarımıza şu sözü söylemiştik, şu hükmü takdîr etmiştik.
172
Şüphe yok ki onlar, elbette yardıma mazhar olacaklardır.
173
Ve şüphe yok ki bizim ordumuz, elbette üstündür.
174
Artık yüz çevir onlardan bir zamana dek.
175
Hele bir bak, bir gözle onları, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler.
176
Azâbımızın çabucak gelmesini mi istiyorlar?
177
Fakat azâbımız, yurtlarına gelip çökünce korkutulanlar, ne de kötü bir sabaha kavuşacaklar.
178
Ve yüz çevir onlardan bir zamana dek.
179
Ve bir bak, bir gözle, onlar da sonuçları neymiş, yakında görecekler.
180
Yücedir, münezzehtir Rabbin ve yücelik, üstünlük ıssı Rab, onların vasfettiklerinden.
181
Ve esenlik peygamberlere.
182
Ve hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a.
 
Bugün 84 ziyaretçi sayfamızı ziyaret etti


Copyright © 2012 | Tüm Hakkı Saklıdır!!! |F-B TSRM: İlim Aşktır

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol